Asgari ücret, çalışanların temel ihtiyaçlarını karşılamak için ödenen bir ücrettir. Bu durum, sosyal devlet anlayışının bir yansımasıdır. Ancak, zenginlerin de bir azami ücretle sınırlandırılması gerektiği tartışmaları gündemde. Bu yazıda, asgari ücretin önemi ve zenginlik sınırlandırmasının gerekliliği ele alınacaktır.
Asgari ücret, çalışanların yiyecek, giyecek, sağlık, konut, kültür ve ulaşım gibi temel ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla belirlenmektedir. Atatürk’ün halkçılık ilkesi doğrultusunda, devletin halkın refah düzeyini sağlaması gerektiği vurgulanmaktadır. Ancak, zenginler için de benzer bir sınırlandırmanın gerekliliği tartışılmaktadır.
Hollandalı ekonomist Ingrid Robeyns, zenginliğin sınırlandırılması gerektiğini savunmaktadır. Robeyns, Platon’un “Zengin ile fakir arasındaki fark 3 veya 4 kattan fazla olmamalıdır” sözünü hatırlatmaktadır. Bu bağlamda, zenginliğin 10 milyon avro ile sınırlandırılması gerektiği önerilmektedir.
Robeyns, “Çünkü nas ıl ki fakirlik toplum için bir tehlike ise, aynı şekilde zenginlik de toplum için büyük bir tehlikedir” demektedir. Bu düşünce, zenginlerin de bir azami ücretle sınırlandırılması gerektiğini ortaya koymaktadır. Böylece, toplumda daha adil bir gelir dağılımı sağlanabilir.
T.C. Anayasası'nın 5. maddesine göre, Türkiye sosyal bir devlettir. Bu durum, devletin vatandaşlarını aç ve açıkta bırakamayacağı anlamına gelmektedir. Hollanda’nın Kraliyet Anayasası’nın 20. maddesi de benzer bir yükümlülüğü ortaya koymaktadır. Bu bağlamda, sosyal devlet anlayışının gerekliliği bir kez daha vurgulanmaktadır.
Fakirlikle mücadele etmek amacıyla 1956 yılında OXFAM kurulmuştur. Bu tür kuruluşlar, toplumda adaletin sağlanması ve gelir eşitliğinin artırılması için önemli bir rol oynamaktadır. Halkçı partilerin bu adaletsiz gidişe dur demesi gerektiği ifade edilmektedir.
Ulusalcılar, Atatürkçüler ve Cumhuriyetçiler, toplumda birlik olma çağrısı yapmaktadır. “Tek ses”, “tek nefes” olarak toplumu uyandırmak ve siyasete yön vermek için harekete geçmek zamanıdır. Bu bağlamda, Türkiye’nin bir ‘Kurtuluş Platformu’na acilen gereksinimi olduğu belirtilmektedir.
Din, mezhep ve etnik kimlik ayrımından uzak, ortak değerler etrafında birleşmek, Türkiye’nin geleceği için büyük önem taşımaktadır. Bu süreçte güçlü sivil toplum örgütlerinin rolü, Türkiye’nin ikinci Kurtuluş tarihini yazmak açısından kritik bir öneme sahiptir.
Asgari ücretin sosyal devlet anlayışı çerçevesinde önemi büyüktür. Zenginlik sınırlandırması ise, toplumda adaletin sağlanması için gereklidir. Bu bağlamda, zenginlerin de bir azami ücretle sınırlandırılması gerektiği düşüncesi, ekonomik eşitlik açısından önem taşımaktadır.
Sonuç olarak, toplumda birlik ve beraberlik sağlanarak, adil bir gelir dağılımı oluşturulmalıdır. Bu, hem zenginlerin hem de fakirlerin yaşam kalitesini artıracak bir adım olacaktır. Böylece, daha adil ve yaşanabilir bir dünya mümkün hale gelecektir.